R | |||
read | read | read | okumak, anlamına gelmek, okunmak; çözmek, sökmek; yorumlamak, anlamak; okuluna gitmek, eğitimini görmek; |
rebind | rebound | rebound | sekmek, çarpıp geri gelmek, yansımak, yankılanmak |
rebuild | rebuilt | rebuilt | yeniden inşa etmek, yeniden yapmak, yenilemek |
recast | recast | recast | yeniden dökmek; hatırlamak |
redo | redid | redone | tekrar yapmak, yeniden yapmak, baştan yapmak |
re-lay | re-laid | re-laid | yeniden döşemek, yeniden sermek, tekrar kurmak |
remake | remade | remade | yeniden yapmak |
repay | repaid | repaid | geri vermek, ödemek, aynen iade etmek, altında kalmamak, karşılık vermek, telâfi etmek
|
rerun | reran | rerun | yeniden gösterim, tekrar piyasaya sürme (film), tekrar yayınlama |
resell | resold | resold | ayni seyi bir daha satmak |
reset | reset | reset | ayarlamak, bilemek, baştaki konumuna getirmek [bilg.], tekrar yerine takmak, yerleştirmek, oturtmak, yeniden dizgi yapmak |
rethink | rethought | rethought | tekrar düsünmek, tekrar gözden geçirmek |
rewind | rewound | rewound | yeniden sarmak, yeniden kurmak |
rewrite | rewrote | rewritten | yeniden yazmak, tekrar yazmak, düzelterek yazmak, yeni baştan yazmak |
rid | rid | rid | kurtarmak, temizlemek, kurtulmuş |
ride | rode | ridden | binmek (at veya bisiklet), arabayla gezmek, arabaya binmek (sürmeden), süzülmek, kayar gibi görünmek (ay, bulut vb), yüzmek, havada kalmak, karara bağlanmamış olmak, sürüklenmek, üst üste binmek, taşımak (omuzunda vb), kullanmak, geçmek (yol), gırgıra almak, binmek, sataşmak, kafa bulmak |
ring | rang | rung | çalmak, çınlatmak, şıngırdamak, kuşatmak, daire içine almak, çembere almak, halka geçirmek, yüzük takmak, halka biçiminde doğramak, etrafını sarmak, çevrelemek |
rise | rose | risen | kalkmak, ayağa kalkmak, kabarmak, doğmak, yükselmek, havalanmak, yukarı kalkmak, şiddetlenmek, artmak, çıkmak, doğmak (güneş), terfi etmek, görünmek, yükseltmek |
run | ran | run | koşmak, kaçmak, tabanları yağlamak, geçip gitmek, yarışmak, yarışa katılmak, aday olmak, adaylığını koymak, gitmek (gemi), sürü halinde gitmek, işlemek, gidip gelmek (arasında), akmak, geçmek, uzanmak, sızmak, erimek, geçerli olmak, yürürlükte olmak, koşarak geçmek, aday göstermek, çarpmak, koşturmak, otlatmak, işletmek, çalıştırmak, yönetmek, kullanmak, sürmek, yayınlamak, taşımak, kaçakçılığını yapmak, göstermek (film), oynatmak |
Popüler Yayınlar
-
Nemrut Dağı Hakkında Bilgi Nemrut Dağı, Adıyaman’ın Kahta ilçesinin Karadut Köyü’nde, dünyanın sekizinci harikası olarak tanınan, tepesin...
-
-Kayı boyu Söğüt'e geldiğinde Anadolu'da Beylikler dönemi başlamıştı. -Anadolu Selçuklu Devleti henüz yıkılmamış fakat İlhanlı ...
-
Babası . Osman Gazi Annesi . Mal Hatun Doğumu : (H. 680 - M. 1281) Vefatı . (H. 761 - M. 1360) Saltanatı : 1326 - 1359 (33) sene -Osmanlı D...
-
FOOD 1. Bread ekmek 2. Water su 3. Tea çay 4. Coffee kahve 5. Sugar şeker 6. Salt tuz 7. Soup çorba 8....
-
BÖLME İŞLEMİ Her bölme işlemi şeklindedir. Bölünen = Bölen x Bölüm + Kalan eşitliği vardır. Yukarıdaki bölme işleminde A = B.C + K v...
-
(1911- 1912) Siyası birliğini 1870'te sağlayan İtalya diğer Avrupalı devletlerle rekabet edebilmek, gelişen sanayisine ham madde v...
-
To indicte that we have same feelings with positive statements we use So, and for negative statements neither or nor. I'm feeling tired...
-
Paragrafta Anlam: Paragrafın Yapısı: Paragraflar genel olarak üç bölümden oluşur. Giriş Bölümü: Giriş Cümlesinin Özellikleri: Giriş ...
-
Present Continuous Tense Şimdiki Zaman Çekimleri I am V1 + (ing) We / You / They are He / She / It is When do we use present conti...
-
Sanat, bir ülkenin yüksek uygarlık düzeyine ulaşması için, çıkması gereken merdivenin basamaklarından biridir. Bu merdivenin sonunda, ülke...
20 Eylül 2010 Pazartesi
Irregular Verbs R (Düzensiz Fiiller)
Irregular Verbs S-Speak (Düzensiz Fiiller)
S | |||
say | said | said | söylemek, demek, etmek (dua), okumak (dua), bildirmek, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak
|
see | saw | seen | görmek, seyretmek, bakmak, görüp geçirmek; görüşmek; anlamak; sezmek, farketmek; göz önüne almak; uğurlamak, yolcu etmek
|
seek | sought | sought | aramak, aranmak, araştırmak, kazanmaya çalışmak, peşinde koşmak, çıkarmaya çalışmak, istemek, uğraşmak, öğrenmeye çalışmak
|
sell | sold | sold | satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek
|
send | sent | sent | göndermek, sevketmek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak (duruma), coşturmak, yayın yapmak
|
set | set | set | koymak; yerleştirmek, takmak, kurmak, hazırlamak; düzenlemek; ayarlamak, belirlemek; batmak (güneş), batmak; oturtmak; yapmak; kararlaştırmak; dizmek; dikmek, ekmek; şekil vermek; kuluçkaya yatırmak; kakma işi yapmak (taş); süslemek; yazmak, çizmek; saldırtmak, üzerine salmak; riske atmak, tehlikeye atmak; olgunlaşmak; yaptırmak; yerleşmek; katılaşmak, pıhtılaşmak, pekişmek; kesilmek (süt); oturmak; gelmek, esmek; avın yerini göstermek; kasılmak; meyve vermek |
sew | sewed | sewn/ sewed | dikmek, dikiş dikmek |
shake | shook | shaken | sallamak, sallanmak, titretmek, sarsmak, silkelemek, sarsılmak, silkmek, çırpmak, çalkalamak, üzmek, titremek, atlatmak, yakasını kurtarmak
|
shear | sheared | shorn/ sheared | kırpmak, kırkmak, makasla kesmek, kesmek, mahrum etmek, soymak, yoksun bırakmak, kesilmek, biçilmek
|
shed | shed | shed | dökmek, akıtmak, yaymak, ışık tutmak, sızdırmamak, değiştirmek (deri), çıkarıp atmak, sıyrılmak
|
shine | shined / shone | shined / shone | parlamak, ışıldamak, ışık saçmak, parıldamak, parlatmak, cilalamak, sivrilmek, ışımak |
shit | shit/ shat | shit/ shat | kaka yapmak, dışkılamak |
shoot | shot | shot | atış, atma, fışkın, vurma, vuruş, av, avlak, budak, çekim, fotoğraf çekme, ateş etme, mesafe, şiddetli akıntı, filiz, sürgün, füze fırlatma, keresteyi rendeleme
|
show | showed | shown / showed | dışa vurmak, göstermek, sergilemek, meydana çıkarmak, belirtmek, belli etmek, görünmek, ibraz etmek, belli olmak, gösterimde olmak, kendini göstermek, gösterilmek; renk vermek; sahnelemek; kanıtlamak, açıklamak delâlet etmek, öğretmek
|
shrink | shrank / shrunk | shrunk | çekmek, büzülmek, küçülmek, daralmak, hoşlanmamak, çekinmek, azalmak, kısalmak, küçültmek, büzmek
|
shut | shut | shut | kapatmak, kapamak, yummak, kapanmak, örtmek, sokmamak, içeri almamak, kapmak, kıstırmak, katlamak |
sing | sang | sung |
çağırmak, şarkı söylemek, söylemek, okumak (şiir), çınlamak (kulak), ötmek, şakımak, vızıldamak, vınlamak, ıslık gibi ses çıkarmak, uğuldamak |
sit | sat | sat |
oturmak, poz vermek, modellik yapmak, sınava girmek, konmak, tünemek, kuluçkaya yatmak, toplanmak, oturuma katılmak, tam oturmak, yola getirmek, burnunu sürtmek, binmek, oturtmak |
slay | slew | slain | öldürmek, katletmek, katliam yapmak |
sleep | slept | slept | uyumak, uyuklamak, gecelemek, kalmak, fırıl fırıl dönmek, çok hızlı dönmek, yatacak yer sağlamak |
slide | slid | slid |
kaymak, kötü yola düşmek, kaydırmak, akıp gitmek, sıvışmak, kaybolup gitmek |
sling | slung | slung |
sapanla atmak, atmak, halatla çekmek, bocurgat halatı ile çekmek, asmak, askıya almak |
slit | slit | slit |
yarmak, kesmek (uzunluğuna), yırtmak, sökmek, yarılmak, yırtılmak, sökülmek |
smell | smelled/ smelt | smelled/ smelt |
koklamak, koku almak, kokusunu almak, kokusunda olmak, sezmek, hissetmek, kokmak, kötü kokmak |
speak | spoke | spoken |
konuşmak, ses çıkarmak, söz söylemek, konuşma yapmak, söylemek, haberleşmek, göstermek (özellik) |
18 Eylül 2010 Cumartesi
Irregular Verbs speed-swing (Düzensiz Fiiller)
Irregular Verbs speed-swing (Düzensiz Fiiller)
27/11/2007 ·
speed | sped / speeded | sped / speeded | yolunu açık etmek, uğurlamak, yolcu etmek, hızlandırmak, hız yapmak, süratli gitmek, başarılı olmak
|
spell | spelled/ spelt | spelled/ spelt | hecelemek, imlâsını yazmak, diye okunmak, anlamına gelmek, nöbetini devretmek, yerine çalışmak, büyülemek, etkilemek |
spend | spent | spent |
harcamak, geçirmek (vakit), tüketmek, etkisini azaltmak, sarfetmek, para harcamak, sperm dökmek (balık)
|
spin | spun | spun | kaybettirmek (seçim, sinav), örmek (ağ, koza vb), döndürmek, çevirmek, fırıl fırıl çevirmek, eğirmek, iplik yapmak, tasarlamak, uydurmak, dönmek, fırıl fırıl dönmek, çakmak (sınav), vril yapmak, diklemesine indirmek (uçak), kurutma makinesinde kurutmak
|
spit | spit / spat | spit / spat | tükürmek, cızırdamak, çıtırdamak, çiselemek, serpiştirmek, tıslamak, fokurdamak, saçmak, çıkarmak, haykırmak, söylemek, basmak (çığlık), şişe geçirmek, şişlemek
|
split | split | split | yarmak, paylaştırmak, bölüştürmek, bölmek, parçalamak, ayırmak, kırmak, yıkmak, mahvetmek, çatlatmak, bölünmek, ayrılmak, kopmak, parçalanmak, çatlamak, paylaşmak, bölüşmek, titizlenmek, kılı kırk yarmak, ince eleyip sık dokumak, gülmekten yarılmak, katıla katıla gülmek, defolup gitmek, çekip gitmek
|
spoil | spoiled/ spoilt | spoiled/ spoilt | bozmak, kaçırmak, nazlı alıştırmak, berbat etmek, tadını kaçırmak, dozunu kaçırmak, şımartmak, yüz verip şımartmak, mahrum etmek, yağma etmek, çürümek, bozulmak
|
spoon-feed | spoon-fed | spoon-fed | kaşıkla beslemek, şımartmak, nazlı büyütmek, üzerine titremek, desteklemek, teşvik etmek |
spread | spread | spread |
yaymak, sürmek, sermek, açmak, uzatmak, döşemek, iki yana açmak, ayırmak, bulaştırmak, yayılmak, uzanmak, göz alabildiğine uzanmak, açılmak, sürülmek, dağılmak |
spring | sprang / sprung | sprung |
sıçramak, fırlamak, yay gibi fırlamak, birden çıkmak, yaylanmak, çarpmak, kaynaklanmak, çıkmak, doğmak, ortaya çıkmak, sökmek (şafak), eğilmek, esnemek, bükülmek, çatlamak, patlamak, infilak etmek, çıtlatmak, pat diye söylemek, eğmek, bükmek, ikram etmek, ödemek, tahliye ettirmek, hapisten çıkarmak |
stand | stood | stood |
dikilmek, ayakta durmak, ayağa kalkmak, kalmak, durmak, bulunmak, dayanmak, katlanmak, direnmek, göğüs germek, karşı koymak, devam etmek, sineye çekmek, üstlenmek, desteklemek, ısmarlamak, ihtiyaç duymak, kanıtlamak, çekilmek |
steal | stole | stolen |
çalmak, aşırmak, hırsızlama yapmak, çaktırmadan yapmak, hırsızlık yapmak, gizlice koymak, sessizce hareket etmek |
stick | stuck | stuck |
sokmak, geçirmek, batırmak, delmek, saplamak, bıçaklamak, uzatmak, takmak, koymak, yapıştırmak, iğnelemek, tutturmak, alıkoymak, tutmak, çakmak, dayanmak, yapışmak, takılmak, takılıp kalmak, saplanıp kalmak, çıkamamak, çakılıp kalmak, ayrılmamak, sadık kalmak, bırakmamak, şaşırtmak, kandırmak, katlanmak, çıkıntı yapmak, çıkmak |
sting | stung | stung |
sokmak (arı vs.), ısırmak, sızlatmak, acıtmak, canını yakmak, incitmek, kırmak, sokmak, kışkırtmak, tahrik etmek, kazıklamak, içine oturmak, koymak, sızlamak, acımak, yanmak, acı olmak, acı çekmek |
stink | stank / stunk | stunk |
pis kokmak, iğrenç kokmak, kokmak, kötü olmak, iğrenç olmak, berbat olmak, kötü kokmak, kokutmak, kokusundan anlamak |
strew | strewed | strewn/ strewed | yaymak, serpmek, saçmak, dağıtmak, serpiştirmek |
stride | strode | stridden | ata biner gibi oturmak, yürüyerek geçmek, geçip gitmek, uzun adımlarla yürümek, atlayarak geçmek, aşmak |
strike (hit) | struck | struck/ stricken | vurmak, çarpmak, isabet etmek, indirmek, çakmak, |
string | strung | strung | takmak (tel, ip), dizmek, germek, bağlamak, ipe dizmek, düzenlemek, sıralamak, kılçıklarını ayıklamak, sıra halinde gitmek, yutturmak, kandırmak, aldatmak |
strive | strove/ strived | striven/ strived |
uğraşmak, çabalamak, gayret etmek, didinmek, mücâdele etmek |
swear | swore | sworn |
kalaylamak, yemin etmek, ant içmek, küfretmek, sövmek, sövüp saymak, lânet okuma, yeminle söylemek, yemin ettirmek |
sweep | swept | swept |
süpürmek, süpürüp atmak, temizlemek, sürüklemek, ezip geçmek, önüne katmak, ortadan kaldırmak, silip süpürmek, hepsini almak, taramak, üzerinde gezinmek (parmaklar), sert esmek, hızla yayılmak, azametle yürümek, salınmak, salınarak geçmek, uzamak (sokak), kıvrılmak (sokak), mayın taramak |
swell | swelled | swollen, swelled |
şişmek, kabarmak, büyümek, artmak, dolmak, yükselmek, rüzgârla şişmek, taşmak, boşalmak (göztaşı vb.), iftihar etmek, gurur duymak, koltukları kabarmak, gururlandırmak, koltuklarını kabartmak |
swim | swam | swum | yüzmek, dolmak, taşmak, dönmek, yüzdürmek, ıslatmak |
swing | swung | swung | savurmak, yumruk savurmak, fırlatmak, sallamak, sallandırmak, sarkıtmak, asmak, çark etmek, döndürmek, salınmak, başarmak, becermek, etkileyerek kandırmak, sapmak, dönmek, sallanmak, asılmak, asılarak idam edilmek, ipe çekilmek, yalpalamak, sendelemek |
Irregular Verbs T-Z(Düzensiz Fiiller)
T | |||
take | took | taken | almak, götürmek, tahammül etmek, tutmak, icap etmek, ele geçirmek, elde etmek, yakalamak, çıkarmak, karşılamak, atlatmak, etmek, hissetmek, yanmak, kazanmak, yapmak, ölçmek, kabul etmek, sanmak, çekmek [fot.], katlanmak, dayanmak, kaplamak, gerektirmek, tedavi etmek, etkili olmak, kabul edilmek, oltaya vurmak, tutuşmak
|
teach | taught | taught | ders vermek, öğretmek, okutmak, göstermek, eğitmek, öğretmenlik yapmak |
tear | tore | torn |
yırtmak, koparmak, yarmak, yolmak, paralamak, yırtılmak, yarılmak, kopmak, hırpalanmak, fırlamak, hızla koşmak |
tell | told | told |
söylemek, demek, anlatmak, emretmek, açığa çıkarmak, bildirmek, haber vermek, ayırt etmek |
think | thought | thought |
düşünmek, saymak, anmak, sanmak, tasavvur etmek, zannetmek, aklından geçirmek, planlamak |
throw | threw | thrown |
atmak, fırlatmak, düşürmek; yavrulamak; bükmek (ip); vermek (parti vb.) |
thrust | thrust | thrust |
itmek, dürtmek, sokmak, saplamak, saldırmak, hücum etmek |
tread | trod | trodden, trod |
dans figürü yapmak, adımlamak, arşınlamak, yürümek, basmak, ezmek, çiftleşmek (erkek kuş) |
U | |||
unbind | unbound | unbound | çözmek, açmak, salmak, serbest bırakmak |
underlie | underlay | underlain | altında olmak, altında yatmak, temelini oluşturmak |
understand | understood | understood | anlamak, iyi anlamak, kavramak, bilmek, çakmak, anlayışlı olmak, hissetmek |
undertake | undertook | undertaken |
üstlenmek, yüklenmek, girişmek, söz vermek, garanti etmek |
underwrite | underwrote | underwritten |
imzalamak, altına yazmak, sağlama almak, sigorta etmek |
undo | undid | undone | açmak, çözmek, sökmek, telâfi etmek, bozmak, mahvetmek |
unwind | unwound | unwound | açmak, çözmek, açılmak, dolanmış şeyi açmak, gevşemek |
uphold | upheld | upheld |
kaldırmak, tutmak, desteklemek, onaylamak, uygun bulmak, sürdürmek [brit.], devam ettirmek [brit.] |
upset | upset | upset |
keyfini kaçırmak, devirmek, alabora etmek, altüst etmek, bozmak, bulandırmak, devrilmek, altüst olmak, bozulmak |
W | |||
wake | woke / waked | woken / waked | uyanmak, canlanmak, körüklemek, sabahlamak, ölünün başında beklemek, uyandırmak, canlandırmak, anlamasını sağlamak, gözünü açmak |
wear | wore | worn |
giymek, takmak, taşımak, dayanmak, takınmak, aşındırmak, yıpratmak, soldurmak, solmak, yıpranmamak, boca etmek, volta vurmak |
weave | wove | woven |
dokumak, örmek, serpiştirmek, katmak, karıştırmak, kurmak, yapmak, zikzak yapmak, zikzak çizmek |
wed | wed/ wedded | wed/ wedded |
evlendirmek, başgöz etmek, adamak, bağlamak, bağlanmak, evlenmek |
weep | wept | wept |
iltihap akıtmak, ağlamak, gözyaşı dökmek, damlamak, sızmak, akıtmak, özsu akıtmak |
wet | wet/ wetted | wet/ wetted | ıslatmak, içki ile kutlamak |
win | won | won | galip gelmek, kazanmak, elde etmek, ele geçirmek, ulaşmak, ikna etmek, dostluğunu kazanmak |
wind | wound | wound |
çevirmek, sarmak, dolamak, kıvırmak, döndürmek, kıvrıla kıvrıla gitmek, dolambaçlı olmak, açmak |
withdraw | withdrew | withdrawn |
çekmek, almak, geri almak, geri çekmek, para çekmek, çekilmek, ayrılmak, geri çekilmek, çekinmek |
wring | wrung | wrung |
burmak, döndürerek sıkmak, kuvvetle sıkmak, acıtmak, sızlatmak, bükmek, ovuşturmak, çarpıtmak, saptırmak, zorla almak, koparmak |
write | wrote | written |
yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, yazı yazmak; bestelemek, yazarlık yapmak; mektup yazmak |
Labels
- 1. muratın hayatı (1)
- 1. muratın özellikleri (1)
- 9. sinif edebiyat kitabı cevapları 2. kısım sayfa 146-215 arası etkinlikler ve soruların cevapları (1)
- anlatım bozukluğu ders notu (1)
- anlatım bozukluğu konu anlatımı (1)
- anlatım bozukluğu notları (1)
- ASİT (1)
- ASİT ÇEŞİTLERİ (1)
- ASİTLER (1)
- ASİTLERİN ÖZELLİKLERİ (1)
- ATOM (1)
- ATOMUN ÖZELLİKLERİ (1)
- ATOMUN YAPISI (1)
- bilgi (1)
- birinci muradın hayatı (1)
- birinci muradın özellikleri (1)
- BÖBREKLER (1)
- BÖBREKLERİN YAPISI (1)
- bölme işlemi (1)
- bölünebilme kuralları (1)
- Cepte 'rumara' dönemi başlıyor (1)
- coğrafya (1)
- conditional (3)
- course (1)
- cümle çeşitleri ders notları (1)
- cümle çeşitleri konu anlatımı (1)
- cümle çeşitleri notları (1)
- cümle ögeleri (1)
- cümle ögeleri notları (1)
- cümlenin ögeleri konu anlatımı (1)
- ÇALIŞMASI VE ÖZELLİKLERİ (1)
- Düzensiz Fiiller (2)
- English (2)
- English Capital (1)
- English Countries (1)
- English Food and Drink List (1)
- english lesson (11)
- English Lesson 24- English Tenses (1)
- English Vocabular (1)
- English Vocabular Listen (1)
- EXERCICES (3)
- exercises (2)
- ezel (1)
- ezel dizi haberleri (1)
- ezel dizisi yeni oyuncusu (1)
- Geniş Zaman ingilizce konu anlatım (1)
- Give (2)
- Hayvan İsimleri Listesi (1)
- Irregular (5)
- Irregular Verbs R (1)
- Irregular Verbs S-Speak (1)
- ingilizce (4)
- İngilizce Başkentleri (1)
- ingilizce dersi konu anlatım (1)
- İngilizce Dersler (2)
- ingilizce geniş zaman konu anlatımı (1)
- İngilizce Hayvanlar (1)
- ingilizce içecekler (1)
- ingilizce mutfak terimleri (1)
- İngilizce Ülkeler (1)
- ingilizce ünite 11 (1)
- ingilizce yemek konusu (1)
- ingilizce yemek listesi (1)
- İngilizce yemek ve İçecek Listesi (1)
- ingilizce yemekler (1)
- ingilizce yiyecek içecek konu anlatımı (1)
- kayı boyu (1)
- kayı boyunun anadoluya gelip yerleşmesi (1)
- kayı boyunun anadoluya gelip yerleşmesi konu anlatımı (1)
- Konu anlatımı (1)
- Lesson (4)
- MODAL VERBS (1)
- NEITHER (2)
- nemrut dağı (1)
- NOR (2)
- obeb konu anlatım (1)
- okek konu anlatım (1)
- orhan beyin hayatı (1)
- orhan beyin özellikleri (1)
- osmanlı devleti kurtarmak için neler yapılmıştır (1)
- osmanlı devleti kurulurken anadolu ve çevresi (1)
- osmanlı devleti kurulurken anadolu ve çevresinin durumu nasıldı (1)
- osmanlı devletini kurtarma girişimleri (1)
- paragrafta anlam ders notları (1)
- paragrafta anlam konu anlatımı (1)
- paragrafta anlam notları (1)
- Passive (4)
- Present Continuous Tense (1)
- PRESENT PERFECT Tense (1)
- PRESENT PERFECT TENSE konu anlatımı (1)
- Put (2)
- reporter speech (2)
- reporting questions (2)
- reporting verbs (2)
- REVIEW (1)
- Sımple Present Tense (1)
- simple present tense (1)
- so (4)
- suriye cephesi (1)
- suriye cephesinin özellikleri (1)
- Şimdiki Zaman (1)
- şimdiyi içine alan geçmiş zaman ingilizce (1)
- teknoloji (1)
- teknoloji haberleri (1)
- trablusgarp savaşı (1)
- trablusgarp savaşının sonuçları (1)
- yüksek uygarlıgın merdiveni sanattır ile ilgili kompozisyon ödevi (1)
Archive
-
▼
2013
(12)
-
▼
Mart
(9)
- English Food and Drink List - İngilizce yemek ve İ...
- İngilizce Unit 11 - Food And Drinks
- Paragrafta anlam konu anlatimi
- Anlatim Bozuklugu konu anlatimi
- Cümle çeşitleri konu anlatımı
- Cümlenin ögeleri konu anlatımı
- İngilizceHayvan İsimleri Listesi - English Vocabul...
- İngilizce Ülkeler ve Başkentleri - English Countri...
- English Lesson 24- English Tenses, PRESENT PERFECT...
-
▼
Mart
(9)