english lesson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
english lesson etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Eylül 2010 Pazartesi

Irregular Verbs R (Düzensiz Fiiller)

R


read read read okumak, anlamına gelmek, okunmak; çözmek, sökmek; yorumlamak, anlamak; okuluna gitmek, eğitimini görmek;
rebind rebound rebound sekmek, çarpıp geri gelmek, yansımak, yankılanmak
rebuild rebuilt rebuilt yeniden inşa etmek, yeniden yapmak, yenilemek
recast recast recast yeniden dökmek; hatırlamak
redo redid redone tekrar yapmak, yeniden yapmak, baştan yapmak


re-lay re-laid re-laid yeniden döşemek, yeniden sermek, tekrar kurmak
remake remade remade yeniden yapmak
repay repaid repaid

geri vermek, ödemek, aynen iade etmek, altında kalmamak, karşılık vermek, telâfi etmek

rerun reran rerun yeniden gösterim, tekrar piyasaya sürme (film), tekrar yayınlama
resell resold resold ayni seyi bir daha satmak
reset reset reset ayarlamak, bilemek, baştaki konumuna getirmek [bilg.], tekrar yerine takmak, yerleştirmek, oturtmak, yeniden dizgi yapmak
rethink rethought rethought tekrar düsünmek, tekrar gözden geçirmek
rewind rewound rewound yeniden sarmak, yeniden kurmak
rewrite rewrote rewritten yeniden yazmak, tekrar yazmak, düzelterek yazmak, yeni baştan yazmak
rid rid rid kurtarmak, temizlemek, kurtulmuş
ride rode ridden binmek (at veya bisiklet), arabayla gezmek, arabaya binmek (sürmeden), süzülmek, kayar gibi görünmek (ay, bulut vb), yüzmek, havada kalmak, karara bağlanmamış olmak, sürüklenmek, üst üste binmek, taşımak (omuzunda vb), kullanmak, geçmek (yol), gırgıra almak, binmek, sataşmak, kafa bulmak
ring rang rung çalmak, çınlatmak, şıngırdamak, kuşatmak, daire içine almak, çembere almak, halka geçirmek, yüzük takmak, halka biçiminde doğramak, etrafını sarmak, çevrelemek
rise rose risen kalkmak, ayağa kalkmak, kabarmak, doğmak, yükselmek, havalanmak, yukarı kalkmak, şiddetlenmek, artmak, çıkmak, doğmak (güneş), terfi etmek, görünmek, yükseltmek
run ran run koşmak, kaçmak, tabanları yağlamak, geçip gitmek, yarışmak, yarışa katılmak, aday olmak, adaylığını koymak, gitmek (gemi), sürü halinde gitmek, işlemek, gidip gelmek (arasında), akmak, geçmek, uzanmak, sızmak, erimek, geçerli olmak, yürürlükte olmak, koşarak geçmek, aday göstermek, çarpmak, koşturmak, otlatmak, işletmek, çalıştırmak, yönetmek, kullanmak, sürmek, yayınlamak, taşımak, kaçakçılığını yapmak, göstermek (film), oynatmak

Irregular Verbs S-Speak (Düzensiz Fiiller)

S


say said said

söylemek, demek, etmek (dua), okumak (dua), bildirmek, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak

see saw seen

görmek, seyretmek, bakmak, görüp geçirmek; görüşmek; anlamak; sezmek, farketmek; göz önüne almak; uğurlamak, yolcu etmek

seek sought sought

aramak, aranmak, araştırmak, kazanmaya çalışmak, peşinde koşmak, çıkarmaya çalışmak, istemek, uğraşmak, öğrenmeye çalışmak

sell sold sold

satmak, satılmak, sattırmak, beğenilmek, kazıklamak, aldatmak, ele vermek

send sent sent

göndermek, sevketmek, yollamak, atmak, fırlatmak, etmek, sokmak (duruma), coşturmak, yayın yapmak

set set set koymak; yerleştirmek, takmak, kurmak, hazırlamak; düzenlemek; ayarlamak, belirlemek; batmak (güneş), batmak; oturtmak; yapmak; kararlaştırmak; dizmek; dikmek, ekmek; şekil vermek; kuluçkaya yatırmak; kakma işi yapmak (taş); süslemek; yazmak, çizmek; saldırtmak, üzerine salmak; riske atmak, tehlikeye atmak; olgunlaşmak; yaptırmak; yerleşmek; katılaşmak, pıhtılaşmak, pekişmek; kesilmek (süt); oturmak; gelmek, esmek; avın yerini göstermek; kasılmak; meyve vermek
sew sewed sewn/ sewed dikmek, dikiş dikmek
shake shook shaken

sallamak, sallanmak, titretmek, sarsmak, silkelemek, sarsılmak, silkmek, çırpmak, çalkalamak, üzmek, titremek, atlatmak, yakasını kurtarmak

shear sheared shorn/ sheared

kırpmak, kırkmak, makasla kesmek, kesmek, mahrum etmek, soymak, yoksun bırakmak, kesilmek, biçilmek

shed shed shed

dökmek, akıtmak, yaymak, ışık tutmak, sızdırmamak, değiştirmek (deri), çıkarıp atmak, sıyrılmak

shine shined / shone shined / shone parlamak, ışıldamak, ışık saçmak, parıldamak, parlatmak, cilalamak, sivrilmek, ışımak
shit shit/ shat shit/ shat kaka yapmak, dışkılamak
shoot shot shot

atış, atma, fışkın, vurma, vuruş, av, avlak, budak, çekim, fotoğraf çekme, ateş etme, mesafe, şiddetli akıntı, filiz, sürgün, füze fırlatma, keresteyi rendeleme

show showed shown / showed

dışa vurmak, göstermek, sergilemek, meydana çıkarmak, belirtmek, belli etmek, görünmek, ibraz etmek, belli olmak, gösterimde olmak, kendini göstermek, gösterilmek; renk vermek; sahnelemek; kanıtlamak, açıklamak delâlet etmek, öğretmek

shrink shrank / shrunk shrunk

çekmek, büzülmek, küçülmek, daralmak, hoşlanmamak, çekinmek, azalmak, kısalmak, küçültmek, büzmek

shut shut shut kapatmak, kapamak, yummak, kapanmak, örtmek, sokmamak, içeri almamak, kapmak, kıstırmak, katlamak
sing sang sung

çağırmak, şarkı söylemek, söylemek, okumak (şiir), çınlamak (kulak), ötmek, şakımak, vızıldamak, vınlamak, ıslık gibi ses çıkarmak, uğuldamak

sit sat sat

oturmak, poz vermek, modellik yapmak, sınava girmek, konmak, tünemek, kuluçkaya yatmak, toplanmak, oturuma katılmak, tam oturmak, yola getirmek, burnunu sürtmek, binmek, oturtmak

slay slew slain öldürmek, katletmek, katliam yapmak
sleep slept slept uyumak, uyuklamak, gecelemek, kalmak, fırıl fırıl dönmek, çok hızlı dönmek, yatacak yer sağlamak
slide slid slid

kaymak, kötü yola düşmek, kaydırmak, akıp gitmek, sıvışmak, kaybolup gitmek

sling slung slung

sapanla atmak, atmak, halatla çekmek, bocurgat halatı ile çekmek, asmak, askıya almak

slit slit slit

yarmak, kesmek (uzunluğuna), yırtmak, sökmek, yarılmak, yırtılmak, sökülmek

smell smelled/ smelt smelled/ smelt

koklamak, koku almak, kokusunu almak, kokusunda olmak, sezmek, hissetmek, kokmak, kötü kokmak

speak spoke spoken

konuşmak, ses çıkarmak, söz söylemek, konuşma yapmak, söylemek, haberleşmek, göstermek (özellik)

18 Eylül 2010 Cumartesi

Irregular Verbs speed-swing (Düzensiz Fiiller)

Irregular Verbs speed-swing (Düzensiz Fiiller)

speed sped / speeded sped / speeded

yolunu açık etmek, uğurlamak, yolcu etmek, hızlandırmak, hız yapmak, süratli gitmek, başarılı olmak

spell spelled/ spelt spelled/ spelt hecelemek, imlâsını yazmak, diye okunmak, anlamına gelmek, nöbetini devretmek, yerine çalışmak, büyülemek, etkilemek
spend spent spent

harcamak, geçirmek (vakit), tüketmek, etkisini azaltmak, sarfetmek, para harcamak, sperm dökmek (balık)

spin spun spun

kaybettirmek (seçim, sinav), örmek (ağ, koza vb), döndürmek, çevirmek, fırıl fırıl çevirmek, eğirmek, iplik yapmak, tasarlamak, uydurmak, dönmek, fırıl fırıl dönmek, çakmak (sınav), vril yapmak, diklemesine indirmek (uçak), kurutma makinesinde kurutmak

spit spit / spat spit / spat

tükürmek, cızırdamak, çıtırdamak, çiselemek, serpiştirmek, tıslamak, fokurdamak, saçmak, çıkarmak, haykırmak, söylemek, basmak (çığlık), şişe geçirmek, şişlemek

split split split

yarmak, paylaştırmak, bölüştürmek, bölmek, parçalamak, ayırmak, kırmak, yıkmak, mahvetmek, çatlatmak, bölünmek, ayrılmak, kopmak, parçalanmak, çatlamak, paylaşmak, bölüşmek, titizlenmek, kılı kırk yarmak, ince eleyip sık dokumak, gülmekten yarılmak, katıla katıla gülmek, defolup gitmek, çekip gitmek

spoil spoiled/ spoilt spoiled/ spoilt

bozmak, kaçırmak, nazlı alıştırmak, berbat etmek, tadını kaçırmak, dozunu kaçırmak, şımartmak, yüz verip şımartmak, mahrum etmek, yağma etmek, çürümek, bozulmak

spoon-feed spoon-fed spoon-fed kaşıkla beslemek, şımartmak, nazlı büyütmek, üzerine titremek, desteklemek, teşvik etmek
spread spread spread

yaymak, sürmek, sermek, açmak, uzatmak, döşemek, iki yana açmak, ayırmak, bulaştırmak, yayılmak, uzanmak, göz alabildiğine uzanmak, açılmak, sürülmek, dağılmak

spring sprang / sprung sprung

sıçramak, fırlamak, yay gibi fırlamak, birden çıkmak, yaylanmak, çarpmak, kaynaklanmak, çıkmak, doğmak, ortaya çıkmak, sökmek (şafak), eğilmek, esnemek, bükülmek, çatlamak, patlamak, infilak etmek, çıtlatmak, pat diye söylemek, eğmek, bükmek, ikram etmek, ödemek, tahliye ettirmek, hapisten çıkarmak

stand stood stood

dikilmek, ayakta durmak, ayağa kalkmak, kalmak, durmak, bulunmak, dayanmak, katlanmak, direnmek, göğüs germek, karşı koymak, devam etmek, sineye çekmek, üstlenmek, desteklemek, ısmarlamak, ihtiyaç duymak, kanıtlamak, çekilmek

steal stole stolen

çalmak, aşırmak, hırsızlama yapmak, çaktırmadan yapmak, hırsızlık yapmak, gizlice koymak, sessizce hareket etmek

stick stuck stuck

sokmak, geçirmek, batırmak, delmek, saplamak, bıçaklamak, uzatmak, takmak, koymak, yapıştırmak, iğnelemek, tutturmak, alıkoymak, tutmak, çakmak, dayanmak, yapışmak, takılmak, takılıp kalmak, saplanıp kalmak, çıkamamak, çakılıp kalmak, ayrılmamak, sadık kalmak, bırakmamak, şaşırtmak, kandırmak, katlanmak, çıkıntı yapmak, çıkmak

sting stung stung

sokmak (arı vs.), ısırmak, sızlatmak, acıtmak, canını yakmak, incitmek, kırmak, sokmak, kışkırtmak, tahrik etmek, kazıklamak, içine oturmak, koymak, sızlamak, acımak, yanmak, acı olmak, acı çekmek

stink stank / stunk stunk

pis kokmak, iğrenç kokmak, kokmak, kötü olmak, iğrenç olmak, berbat olmak, kötü kokmak, kokutmak, kokusundan anlamak

strew strewed strewn/ strewed yaymak, serpmek, saçmak, dağıtmak, serpiştirmek
stride strode stridden ata biner gibi oturmak, yürüyerek geçmek, geçip gitmek, uzun adımlarla yürümek, atlayarak geçmek, aşmak
strike (hit) struck struck/ stricken vurmak, çarpmak, isabet etmek, indirmek, çakmak,
string strung strung takmak (tel, ip), dizmek, germek, bağlamak, ipe dizmek, düzenlemek, sıralamak, kılçıklarını ayıklamak, sıra halinde gitmek, yutturmak, kandırmak, aldatmak
strive strove/ strived striven/ strived

uğraşmak, çabalamak, gayret etmek, didinmek, mücâdele etmek

swear swore sworn

kalaylamak, yemin etmek, ant içmek, küfretmek, sövmek, sövüp saymak, lânet okuma, yeminle söylemek, yemin ettirmek

sweep swept swept

süpürmek, süpürüp atmak, temizlemek, sürüklemek, ezip geçmek, önüne katmak, ortadan kaldırmak, silip süpürmek, hepsini almak, taramak, üzerinde gezinmek (parmaklar), sert esmek, hızla yayılmak, azametle yürümek, salınmak, salınarak geçmek, uzamak (sokak), kıvrılmak (sokak), mayın taramak

swell swelled swollen, swelled

şişmek, kabarmak, büyümek, artmak, dolmak, yükselmek, rüzgârla şişmek, taşmak, boşalmak (göztaşı vb.), iftihar etmek, gurur duymak, koltukları kabarmak, gururlandırmak, koltuklarını kabartmak

swim swam swum yüzmek, dolmak, taşmak, dönmek, yüzdürmek, ıslatmak
swing swung swung savurmak, yumruk savurmak, fırlatmak, sallamak, sallandırmak, sarkıtmak, asmak, çark etmek, döndürmek, salınmak, başarmak, becermek, etkileyerek kandırmak, sapmak, dönmek, sallanmak, asılmak, asılarak idam edilmek, ipe çekilmek, yalpalamak, sendelemek

Irregular Verbs T-Z(Düzensiz Fiiller)

T


take took taken

almak, götürmek, tahammül etmek, tutmak, icap etmek, ele geçirmek, elde etmek, yakalamak, çıkarmak, karşılamak, atlatmak, etmek, hissetmek, yanmak, kazanmak, yapmak, ölçmek, kabul etmek, sanmak, çekmek [fot.], katlanmak, dayanmak, kaplamak, gerektirmek, tedavi etmek, etkili olmak, kabul edilmek, oltaya vurmak, tutuşmak

teach taught taught ders vermek, öğretmek, okutmak, göstermek, eğitmek, öğretmenlik yapmak
tear tore torn

yırtmak, koparmak, yarmak, yolmak, paralamak, yırtılmak, yarılmak, kopmak, hırpalanmak, fırlamak, hızla koşmak

tell told told

söylemek, demek, anlatmak, emretmek, açığa çıkarmak, bildirmek, haber vermek, ayırt etmek

think thought thought

düşünmek, saymak, anmak, sanmak, tasavvur etmek, zannetmek, aklından geçirmek, planlamak

throw threw thrown

atmak, fırlatmak, düşürmek; yavrulamak; bükmek (ip); vermek (parti vb.)

thrust thrust thrust

itmek, dürtmek, sokmak, saplamak, saldırmak, hücum etmek

tread trod trodden, trod

dans figürü yapmak, adımlamak, arşınlamak, yürümek, basmak, ezmek, çiftleşmek (erkek kuş)

U


unbind unbound unbound çözmek, açmak, salmak, serbest bırakmak
underlie underlay underlain altında olmak, altında yatmak, temelini oluşturmak
understand understood understood anlamak, iyi anlamak, kavramak, bilmek, çakmak, anlayışlı olmak, hissetmek
undertake undertook undertaken

üstlenmek, yüklenmek, girişmek, söz vermek, garanti etmek

underwrite underwrote underwritten

imzalamak, altına yazmak, sağlama almak, sigorta etmek

undo undid undone açmak, çözmek, sökmek, telâfi etmek, bozmak, mahvetmek
unwind unwound unwound açmak, çözmek, açılmak, dolanmış şeyi açmak, gevşemek
uphold upheld upheld

kaldırmak, tutmak, desteklemek, onaylamak, uygun bulmak, sürdürmek [brit.], devam ettirmek [brit.]

upset upset upset

keyfini kaçırmak, devirmek, alabora etmek, altüst etmek, bozmak, bulandırmak, devrilmek, altüst olmak, bozulmak

W


wake woke / waked woken / waked uyanmak, canlanmak, körüklemek, sabahlamak, ölünün başında beklemek, uyandırmak, canlandırmak, anlamasını sağlamak, gözünü açmak
wear wore worn

giymek, takmak, taşımak, dayanmak, takınmak, aşındırmak, yıpratmak, soldurmak, solmak, yıpranmamak, boca etmek, volta vurmak

weave wove woven

dokumak, örmek, serpiştirmek, katmak, karıştırmak, kurmak, yapmak, zikzak yapmak, zikzak çizmek

wed wed/ wedded

wed/

wedded

evlendirmek, başgöz etmek, adamak, bağlamak, bağlanmak, evlenmek

weep wept wept

iltihap akıtmak, ağlamak, gözyaşı dökmek, damlamak, sızmak, akıtmak, özsu akıtmak

wet wet/ wetted wet/ wetted ıslatmak, içki ile kutlamak
win won won galip gelmek, kazanmak, elde etmek, ele geçirmek, ulaşmak, ikna etmek, dostluğunu kazanmak
wind wound wound

çevirmek, sarmak, dolamak, kıvırmak, döndürmek, kıvrıla kıvrıla gitmek, dolambaçlı olmak, açmak

withdraw withdrew withdrawn

çekmek, almak, geri almak, geri çekmek, para çekmek, çekilmek, ayrılmak, geri çekilmek, çekinmek

wring wrung wrung

burmak, döndürerek sıkmak, kuvvetle sıkmak, acıtmak, sızlatmak, bükmek, ovuşturmak, çarpıtmak, saptırmak, zorla almak, koparmak

write wrote written

yazmak, kaleme almak, kâğıda dökmek, yazı yazmak; bestelemek, yazarlık yapmak; mektup yazmak